DOĞU TRAKYA’DA TUNÇ VE DEMİR ÇAĞLARINA AİT YENİ BULGULAR KONFERANSI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Trakya Üniversitesinde “Doğu Trakya’da Tunç ve Demir Çağlarına Ait Yeni Bulgular” konulu konferans düzenlendi.
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından düzenlenen “Trakya’da Arkeoloji” konferanslarına bir yenisi daha eklendi. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şengül Aydıngün’ün konuşmacı olarak katıldığı çevrim içi konferansta “Doğu Trakya’da Tunç ve Demir Çağlarına Ait Yeni Bulgular” konuşuldu.
Moderatörlüğünü Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaraş’ın yaptığı konferansta konuşan Prof. Dr. Şengül Aydıngün, yürütülen kazılarda elde edilen arkeolojik verilerin bölgenin antik çağlardan beri insanlar için önemli yerleşim yerlerinden ve geçiş noktalarından biri olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.
İstanbul Boğazı’nın, eski çağlardan beri Avrupa ile Asya arasında önemli bir güzergâh noktası durumunda olduğunu dile getiren Prof. Dr. Aydıngün “Ortasından deniz geçen ve iki kıtayı birleştiren ender şehirlerden olan İstanbul'un stratejik konumu onu hep çekici kılar. Kentin doğusu Anadolu/Asya, batısı ise Trakya/Avrupa coğrafyasına dâhildir. İstanbul'un batısı aynı zamanda Avrupa'nın en doğu ucudur. İstanbul sadece doğu -batı yöndeki karayolu hareketinin değil, kuzey -güney aksında deniz yolunun da kesişme noktasındadır. Marmara denizinin Karadeniz'le buluştuğu İstanbul Boğazı aynı zamanda çok eski çağlardan beri kullanıldığı bilinen Kuzey Avrupa'nın Baltık denizi kıyılarından değişik akarsularla Avrupa'nın içlerine ilerleyerek Tuna nehri ile Karadeniz'e kavuşan suyollarının Ege denizine açıldığı önemli bir coğrafya üzerindedir.” dedi.
İki ayrı deniz ve rüzgârların etkisi ile oluşan ılıman iklimin bölgede yaşam kalitesini arttırdığını ifade eden Prof. Dr. Aydıngün “Anadolu kıyılarından boğazın geçişi sonrasında ulaşılan Trakya, doğal engeller ile parçalanmadığından Asya ile Avrupa kıtası arasında en kolay geçişi sağlayan bölgedir. İstanbul Trakya'sının tarım ve çiftçiliğe uygun su kaynakları bol arazileri, su ve kara av hayvanlarının zengin çeşitliliği göz önüne alındığında yüz binlerce yıldan beri insanlığın yaşam için seçtiği bir bölge olmasına şaşırılmamalıdır. Ancak, İstanbul'un özellikle tarihöncesi çağları kapsayan dönemler hakkında bilgilerimiz çok azdır.” ifadelerini kullandı.
Özellikle M.Ö. 3. bin sonunda başlayan Batı Anadolu- Mezopotamya ilişkilerine İstanbul Trakya'sını da dâhil edecek kanıtlardan yoksun olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Aydıngün, “M.Ö. 2. bin de Anadolu ve çevresinde Asur, Hitit, Arzawa, Miken, Mısır gibi Akdeniz ve Ege’de büyük devletlerin ve imparatorlukların ortaya çıkıp çıkar bölgelerini genişletmeye çalıştığı bir dönemde ne İstanbul ne de yakın çevresinde herhangi bir yerleşim izinin bulunmamış olması şaşırtıcıdır.” dedi.
Özellikle son 10 yıldır özellikle İstanbul’un Avrupa tarafında yapılan kurtarma kazıları ve bilimsel araştırmaların pek çok somut gerçeği ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Aydıngün, yüzey araştırmalarında tespit edilen arkeolojik verilerin, Trak/Frig kavimlerinin İstanbul Boğazı üzerinden geçişini belirginleştirdiğini söyledi.
Konferans soru-cevap kısmı ile sona erdi.